Tarih: 2009-04-09, 18:58:28 Mesaj konusu: daha yeniyim
merhabalar nukede daha yeniyim az önce indirdim kurdum fakat şöyle bir sorunum var şimdi ben sayfayı hazırlıyorum frontpagede burdan yardımcı araçlara geliyorum kodları php ye çeviriyorum modul olarak yapıyorum modules klasörüne atıyorum adminden etkinleştiriyorum fakat sayfa yok acaba nasıl yapabilirim ? demek istediğim bu nasıl nukeye yeni sayfa ekleyebilirim vede phpye çevirdiğim kodları modul olarak siteye attığım zaman hem sayfa açılmıyor hemde beyaz bi sayfa tek çıkıyor
olmadı ya bi kod vardı bi ara bi arkadaş bahsetmişti hazırladığımız sayfanın kodlarını o kodların arasına ekliyoruz modul olarak siteye atıyoruz çalışıyordu ama o zamanlar nuke ile ilgilenmediğim için hatırlamıyorum ne olduğunu i f r a m e değildi onu biliyorum sizin yöntemide denedim yine o inki tıklayınca boş bir sayfaya gidiyor tamam sayfa çıkıyor ama başka bi sayfada çıkıyor siteden ayrılmış gibi oluyor
olmadı abim ya benim tek istediğim var yeni sayfa ekleme ama yeni sayfayıda eklerkende sitenin dışına çıkmama menüyü tıkladımmı sitenin dışına çıkmayacam solda yine menüler üstte banner herşey görünecek
Kayıt: Nov 14, 2008 Mesajlar: 374 Konum: Afyonkarahisar
Tarih: 2009-04-09, 23:42:16 Mesaj konusu:
hazırladığın kodları php ye çevirmeden direk olarak netopsiyon yardımcı araçlardan modül olarak yap sonra modulesin içine oluşturduğun klasör adı ne ise onun içine index.php adında bi dosya açıp onun içine modül yaptığın kodları yapıştır ve modul yönetiminden aktif et...
merhaba evet dediğiniz gibi yaptım fakat şu hatayı aldım
Warning: include_once(modules/deneme/language/lang-turkish.php) [function.include-once]: failed to open stream: No such file or directory in C:\Inetpub\vhosts\xxx.com\httpdocs\mainfile.php on line 330
Warning: include_once() [function.include]: Failed opening 'modules/deneme/language/lang-turkish.php' for inclusion (include_path='.;./includes;./pear') in C:\Inetpub\vhosts\xxxx.com\httpdocs\mainfile.php on line 330
sayfa kendini gösteriyor fakat bannerin üst alanında bu hata var bunun için ne yapabilirim
senin dediğin şekilde yaptım olmadı direk beyaz bir sayfada açtı sayfayı ayrıca modül oluşturucudan tekrar oluşturdum her zamanki gibi mainfile.php on line 330 hatası veriyor anlamadım giti :S ben modül oluşturuyorum ama maindile.php hata veriyor :S
eğer orjinal kodlarını verseydin onlara bakacaktım ama sen rast gele kod verdin
bu kodları nasıl modül yaptım onu anlatıyım.senin verdiğin kodları Netopsiyon-Yardımcı araçlar bölümünden modül oluşturucuya geldim kodları modül yaptım sitenin modulese attım ve oldu
bak abi ben sadece sayfa hazırlayacam yani modül değil onun için rastgele bi kod yazdım şimdi sayfayı atarsam baya var ben öğrenkme istiyorum nasıl yapılır diye localhostta çalışıyom ama sorun şu şimdi sayfayı frontpage ile hazırladım kodlar aşağıda yazayım /daha sonra yardımcı araçlardan modül oluşturuyucu seçiyorum çeviriyorum modules klasöründe kalsör açıp modülün adını veriyorum o hazırladığımıda index.php olarak kaydediyorum ama her zaman bannerin üstünde mainfile.php 330 hatası veriyor zaten hata kodu yukarda
Kod:
<body bgcolor="#808080">
<div>
<font><b>Eserleri<br>
-Günyet-üt-Talibin, Fütuh-ul-Gayb, Feth-ur- Rabbani, Füyuzat-ı Rabbaniyye, -Hizb-ül-Besair,
<br>
-Cila-ül-Hatır, El-Mevahib-ur-Rahmaniyye, Yevakit-ül- Hikem, Melfuzat-ı
Geylani, Divanu Gavsi'l A'zam...<br>
</b></font><p><font><b>Hayatı<br>
Abdülkadir Geylani Hz. (1078 - 1166) <br>
İslâm alimlerinin ve velilerinin büyüklerinden Hazreti Abdülkadir Geylani,
1078 yılında İran'ın Geylan şehrinde doğdu. Künyesi, Ebu Muhammed'dir.
Muhyiddin, Gavs-ül-a'zam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ul-evliya, Kutb-i a'zam
gibi lâkabları vardır. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur. Hz. Hasanın
oğlu Hasan-ı Müsenna'nın oğlu Abdullah'ın soyundandır. Annesinin ismi Fatıma,
lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir. Bunun için Abdülkadir Geylani, hem
seyyid, hem şerifdir. Abdülkadir Geylani, 1166'da Bağdatta vefat etti.
Türbesi Bağdattadır. Onun için şu ibare meşhur olmuştur: "Veliler Sultanı
Abdülkadir Geylani, aşk ile doğdu, kemal ile ömür sürdü ve kemal-i aşk ile
Rabb'ine vasıl oldu."<br>
<br>
Bir gün Abdülkadir Geylani’ye, "Bu işe başladığınızda, bu yola adım
attığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esas aldınız da böyle
yüksek dereceye ulaştınız?" diye sordular.<br>
<br>
Buyurdu ki: "Temeli sıdk ve doğruluk üzerine attım. Asla yalan söylemedim.
Yalanı kağıda bile yazmadım ve hiç yalan düşünmedim. İçim ile dışımı bir
yaptım. Bunun için işlerim hep rast gitti. Çocuk iken maksadım, niyetim,
ilim öğrenmek, onunla amel etmek, öğrendiklerime göre yaşamaktı.
Küçüklüğümde Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim bir öküzün
kuyruğundan tutunup, arkasından gidiyordum. Hayvan dile geldi ve dönüp bana;
"Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın" dedi. Korktum, geri
döndüm. Evimizin damına çıktım. Gözüme, hacılar gözüktü. Arafat'ta vakfeye
durmuşlardı. Anneme gidip; "Beni Allahü teâlânın yolunda bulundur. İzin ver,
Bağdat'a gidip ilim öğreneyim. Salih zatları ve evliyayı bulup ziyaret
edeyim" dedim. Annem sebebini sordu, gördüklerimi anlattım. Ağladı, kalkıp
babamdan miras kalan seksen altının yarısını kardeşime ayırdı. Kalanını bana
verip, altınları elbisemin koltuğunun altına dikti. Gitmeme izin verip, her
ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip, benden söz aldı. "Haydi
Allah selamet versin oğlum. Allahü teâlâ için ayrıldım. Artık kıyamete kadar
bir daha yüzünü göremem" dedi. Küçük bir kafile ile Bağdat'a gitmek üzere
yola çıktım. Hemedan'ı geçince, altmış atlı eşkıya çıka geldi. Kafilemizi
bastılar. Kervanı soydular. İçlerinden biri benim yanıma geldi. "Ey derviş!
Senin de bir şeyin var mı?" diye sordu. "Kırk altınım var" dedim.
"Nerededir?" dedi. "Koltuğumun altında dikili" dedim. Alay ediyorum
zannetti. Beni bırakıp gitti. Bir başkası geldi, o da sordu. Fakat, o da
bırakıp gitti. İkisi birden reislerine gidip, bu durumu söylediler. Reisleri
beni çağırttı. Bir yerde, kafileden aldıkları malları taksim ediyorlardı.
Yanına gittim. "Altının var mı?" dedi. "Kırk altınım var" dedim. Elbisemin
koltuk altını sökmelerini söyledi. Söküp, altınları çıkardılar. "Neden bunu
söyledin?" dediler. "Annem, ne olursa olsun yalan söylemememi tembih etti.
Doğruluktan ayrılmayacağıma söz verdim. Verdiğim sözde durmam lazım" dedim.
Eşkıya reisi, ağlamaya başladı ve; "Bu kadar senedir ben, beni yaratıp,
yetiştiren Rabbime verdiğim sözü bozuyorum" dedi. Bu pişmanlığından sonra
tövbe edip, haydutluğu bıraktığını söyledi. Yanındakiler de, "İnsanları
soymakta, yol kesmede sen bizim reisimiz idin, şimdi tövbe etmekte de
reisimiz ol" dediler. Sonra, hepsi tövbe ettiler. Kafileden aldıkları
malları sahiplerine geri verdiler. İlk defa benim vesilemle tövbe edenler,
bu altmış kişidir."<br>
<br>
Abdülkadir Geylani, Bağdat'a geldi ve buradaki meşhur alimlerden ders almak
suretiyle hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerinde çok iyi yetişti. İlim
tahsilini tamamlayıp yetiştikten sonra, vaaz ve ders vermeye başladı. Hocası
Ebu Said Mahzumi'nin medresesinde verdiği ders ve vaazlarına gelenler
medreseye sığmaz sokaklara taşardı. Bu sebeple, çevresinde bulunan evler de
ilave edilmek suretiyle medrese genişletildi. Bu iş için Bağdat halkı çok
yardımcı oldu ve zenginler para vererek, fakirler çalışarak YARDIM ettiler.
Derslerine devam edenler arasında pek çok alim yetişti.<br>
<br>
Abdülkadir-i Geylani, bir müddet ders verip, hak ve hakikatı anlattıktan
sonra, ders ve vaaz vermeyi bıraktı. İnzivaya çekilip, yalnızlığı seçti.
Sonra sahralara çıktı. Bağdat'ın Kerh harabelerinde yaşamaya başladı. Bütün
vaktini ibadet, riyazet ve mücahede ile nefsinin arzu ve isteklerini
yapmamak, istemediklerini yapmakla geçirmeye başladı.<br>
<br>
Buyurdu ki: “Irak'ın sahra ve harabelerinde 25 sene insanlardan uzak kaldım.
Benim kimseden, kimsenin benden haberi yoktu. Bazen uzun müddet yemezdim ve
"açım açım" diye içimin feryadını duyardım. Bazen üzerime öyle ağırlıklar
gelirdi ki, bunlar bir dağın üstüne konsa, tahammül edemeyip, paramparça
olurdu. Bu sırada; "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır, şüphesiz
zorlukla beraber kolaylık vardır" mealindeki İnşirah sûresinin beşinci ve
altıncı âyet-i kerimelerini okuduğumda üzerimdeki ağırlıklar dağılıp,
giderdi."<br>
<br>
Devrinin ilim konusunda tek otoritesi olan Abdülkadir Geylani, tasavvuf
bilgilerini herkesin anlayacağı şekilde sundu. Ders ve fetva vermeye yirmi
sekiz yaşında başladı ve bu hal altmış yaşına kadar devam etti. Tasavvuftaki
yoluna onun ismine izafeten "Kadiriyye" adı verildi ve O’ndan ilim ve feyz
alan binlerce öğrencisi çeşitli memleketlere giderek İslamiyeti anlattılar.
Maddi ve manevi ilimlerdeki derinliği ve üzerindeki manevi lütuf ve rahmetle
dinin esaslarını yeniden dirilttiği için kendine "dinin dirilticisi"
anlamında "Muhyiddin" denmiş, O da bu ismi Endülüs'te dünyaya gelen ve "Şeyhül
Ekber" namıyla ün salan manevi evladı İbni Arabi'ye vermiştir.<br>
<br>
Abdülkadir Geylani hazretlerinin insanları gafletten uyaran, kendilerine
gelmesine vesile olan pek çok sözü vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:<br>
<br>
"İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik
yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması,
doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men
edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici
olması, âlim ve cesur olması."<br>
<br>
"Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalp ile itiraf etmek ve dille
söylemektir."<br>
<br>
"Kalp dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin
peşine takılıp gittiği müddetçe, imkanı yok, ahireti sevmiş olamaz."<br>
<br>
"Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve
ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak.
Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak,
ahirete götürüleceksin. Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama. Hz. Muhammed
(S.A.V.); "Hayat, ahiret hayatıdır" buyurdu."<br>
<br>
"Allahü teâlâdan dünya ve ahiretin hayırlarını iste. Sakın; "Ben istiyorum.
Fakat Allahü teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim." deme. Duaya
devam et. Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise, Allahü
teâlâdan istedikten sonra, Allahü teâlâ onu sana gönderir. Eğer istediğin o
rızık ezelde senin için takdir edilmemiş ise, Allahü teâlâ seni o şeye
muhtaç kılmaz ve kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder. Eğer
Allahü teâlâ senin için fakirlik ve hastalık dilemiş ise, sen de Allahü
teâlâya fakirlikten ve hastalıktan kurtulman için yalvarırsın. O zaman
Allahü teâlâ sana razı ve memnun olacağın bir hal verir. Eğer, ezelde borçlu
olmak takdir edilmişse ve sen de borçtan kurtulmak için dua edersen, Allahü
teâlâ alacaklıyı sana kötü muamele etme halinden vaz geçirir. Hatta
borcundan azaltma veya hepsini bağışlama haline çevirir. Eğer dünyada borçlu
halden kurtarmazsa buna karşılık sana bol sevap verir."<br>
<br>
"*YASAK KELİME** etme. *YASAK KELİME** eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur. Ağır
ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet etmeye
yaklaşır. *YASAK KELİME** şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket etmek Allahü
teâlâdandır. Umumiyetle aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır. Kanaat
sahibi ol. Kanaat bitmeyen bir hazinedir."<br>
<br>
"Halinizden şikayette bulunmayın. Sabredin, feryat etmeyin. Doğruluk üzere
devam edin. İsteyin, istemekte bıkkınlık göstermeyin. İçinde bulunduğunuz
istenmeyen hallerden dolayı ümitsizliğe düşmeyin. Daima ümitli olun.
Birbirinize düşman değil, kardeş olun. Birbirinize buğz etmeyin. Allahü
teâlâya, rızası için yapılan sabırlar ve tahammüller, asla karşılıksız
kalmaz. Onun için bir an olsun sabrediniz, mutlaka, senelerce bu sabrın
mükafatını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhur olan, bu
lakabı, bir anlık cesareti neticesinde kazanmıştır. Allahü teâlâ Kur'an-ı
kerimde mealen; "Şüphesiz ki, Allah sabredenlerle beraberdir" buyuruyor
(Bekara suresi: 153)<br>
<br>
"Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat
kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe
hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tövbe kapısı açıkken ve elinizde bu
imkan varken bunu fırsat biliniz. Tövbe ediniz. Dua etmeye imkanınız varken,
dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz."<br>
<br>
"Mümin kimse küçük günahları da büyük görür. Hz. Muhammed (S.A.V.); "Mümin
kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar. Münafık
ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür" buyurdu."</b></font></div>
yada bu hatayı veriyor Parse error: syntax error, unexpected T_STRING, expecting ',' or ';' in C:\Inetpub\vhosts\xxxx.com\httpdocs\modules\deneme\index.php on line 170
<div>
<font><b>Eserleri<br>
-Günyet-üt-Talibin, Fütuh-ul-Gayb, Feth-ur- Rabbani, Füyuzat-ı Rabbaniyye, -Hizb-ül-Besair,
<br>
-Cila-ül-Hatır, El-Mevahib-ur-Rahmaniyye, Yevakit-ül- Hikem, Melfuzat-ı
Geylani, Divanu Gavsi'l A'zam...<br>
</b></font><p><font><b>Hayatı<br>
Abdülkadir Geylani Hz. (1078 - 1166) <br>
İslâm alimlerinin ve velilerinin büyüklerinden Hazreti Abdülkadir Geylani,
1078 yılında İran'ın Geylan şehrinde doğdu. Künyesi, Ebu Muhammed'dir.
Muhyiddin, Gavs-ül-a'zam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ul-evliya, Kutb-i a'zam
gibi lâkabları vardır. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur. Hz. Hasanın
oğlu Hasan-ı Müsenna'nın oğlu Abdullah'ın soyundandır. Annesinin ismi Fatıma,
lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir. Bunun için Abdülkadir Geylani, hem
seyyid, hem şerifdir. Abdülkadir Geylani, 1166'da Bağdatta vefat etti.
Türbesi Bağdattadır. Onun için şu ibare meşhur olmuştur: "Veliler Sultanı
Abdülkadir Geylani, aşk ile doğdu, kemal ile ömür sürdü ve kemal-i aşk ile
Rabb'ine vasıl oldu."<br>
<br>
Bir gün Abdülkadir Geylani’ye, "Bu işe başladığınızda, bu yola adım
attığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esas aldınız da böyle
yüksek dereceye ulaştınız?" diye sordular.<br>
<br>
Buyurdu ki: "Temeli sıdk ve doğruluk üzerine attım. Asla yalan söylemedim.
Yalanı kağıda bile yazmadım ve hiç yalan düşünmedim. İçim ile dışımı bir
yaptım. Bunun için işlerim hep rast gitti. Çocuk iken maksadım, niyetim,
ilim öğrenmek, onunla amel etmek, öğrendiklerime göre yaşamaktı.
Küçüklüğümde Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim bir öküzün
kuyruğundan tutunup, arkasından gidiyordum. Hayvan dile geldi ve dönüp bana;
"Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın" dedi. Korktum, geri
döndüm. Evimizin damına çıktım. Gözüme, hacılar gözüktü. Arafat'ta vakfeye
durmuşlardı. Anneme gidip; "Beni Allahü teâlânın yolunda bulundur. İzin ver,
Bağdat'a gidip ilim öğreneyim. Salih zatları ve evliyayı bulup ziyaret
edeyim" dedim. Annem sebebini sordu, gördüklerimi anlattım. Ağladı, kalkıp
babamdan miras kalan seksen altının yarısını kardeşime ayırdı. Kalanını bana
verip, altınları elbisemin koltuğunun altına dikti. Gitmeme izin verip, her
ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip, benden söz aldı. "Haydi
Allah selamet versin oğlum. Allahü teâlâ için ayrıldım. Artık kıyamete kadar
bir daha yüzünü göremem" dedi. Küçük bir kafile ile Bağdat'a gitmek üzere
yola çıktım. Hemedan'ı geçince, altmış atlı eşkıya çıka geldi. Kafilemizi
bastılar. Kervanı soydular. İçlerinden biri benim yanıma geldi. "Ey derviş!
Senin de bir şeyin var mı?" diye sordu. "Kırk altınım var" dedim.
"Nerededir?" dedi. "Koltuğumun altında dikili" dedim. Alay ediyorum
zannetti. Beni bırakıp gitti. Bir başkası geldi, o da sordu. Fakat, o da
bırakıp gitti. İkisi birden reislerine gidip, bu durumu söylediler. Reisleri
beni çağırttı. Bir yerde, kafileden aldıkları malları taksim ediyorlardı.
Yanına gittim. "Altının var mı?" dedi. "Kırk altınım var" dedim. Elbisemin
koltuk altını sökmelerini söyledi. Söküp, altınları çıkardılar. "Neden bunu
söyledin?" dediler. "Annem, ne olursa olsun yalan söylemememi tembih etti.
Doğruluktan ayrılmayacağıma söz verdim. Verdiğim sözde durmam lazım" dedim.
Eşkıya reisi, ağlamaya başladı ve; "Bu kadar senedir ben, beni yaratıp,
yetiştiren Rabbime verdiğim sözü bozuyorum" dedi. Bu pişmanlığından sonra
tövbe edip, haydutluğu bıraktığını söyledi. Yanındakiler de, "İnsanları
soymakta, yol kesmede sen bizim reisimiz idin, şimdi tövbe etmekte de
reisimiz ol" dediler. Sonra, hepsi tövbe ettiler. Kafileden aldıkları
malları sahiplerine geri verdiler. İlk defa benim vesilemle tövbe edenler,
bu altmış kişidir."<br>
<br>
Abdülkadir Geylani, Bağdat'a geldi ve buradaki meşhur alimlerden ders almak
suretiyle hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerinde çok iyi yetişti. İlim
tahsilini tamamlayıp yetiştikten sonra, vaaz ve ders vermeye başladı. Hocası
Ebu Said Mahzumi'nin medresesinde verdiği ders ve vaazlarına gelenler
medreseye sığmaz sokaklara taşardı. Bu sebeple, çevresinde bulunan evler de
ilave edilmek suretiyle medrese genişletildi. Bu iş için Bağdat halkı çok
yardımcı oldu ve zenginler para vererek, fakirler çalışarak YARDIM ettiler.
Derslerine devam edenler arasında pek çok alim yetişti.<br>
<br>
Abdülkadir-i Geylani, bir müddet ders verip, hak ve hakikatı anlattıktan
sonra, ders ve vaaz vermeyi bıraktı. İnzivaya çekilip, yalnızlığı seçti.
Sonra sahralara çıktı. Bağdat'ın Kerh harabelerinde yaşamaya başladı. Bütün
vaktini ibadet, riyazet ve mücahede ile nefsinin arzu ve isteklerini
yapmamak, istemediklerini yapmakla geçirmeye başladı.<br>
<br>
Buyurdu ki: “Irak'ın sahra ve harabelerinde 25 sene insanlardan uzak kaldım.
Benim kimseden, kimsenin benden haberi yoktu. Bazen uzun müddet yemezdim ve
"açım açım" diye içimin feryadını duyardım. Bazen üzerime öyle ağırlıklar
gelirdi ki, bunlar bir dağın üstüne konsa, tahammül edemeyip, paramparça
olurdu. Bu sırada; "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır, şüphesiz
zorlukla beraber kolaylık vardır" mealindeki İnşirah sûresinin beşinci ve
altıncı âyet-i kerimelerini okuduğumda üzerimdeki ağırlıklar dağılıp,
giderdi."<br>
<br>
Devrinin ilim konusunda tek otoritesi olan Abdülkadir Geylani, tasavvuf
bilgilerini herkesin anlayacağı şekilde sundu. Ders ve fetva vermeye yirmi
sekiz yaşında başladı ve bu hal altmış yaşına kadar devam etti. Tasavvuftaki
yoluna onun ismine izafeten "Kadiriyye" adı verildi ve O’ndan ilim ve feyz
alan binlerce öğrencisi çeşitli memleketlere giderek İslamiyeti anlattılar.
Maddi ve manevi ilimlerdeki derinliği ve üzerindeki manevi lütuf ve rahmetle
dinin esaslarını yeniden dirilttiği için kendine "dinin dirilticisi"
anlamında "Muhyiddin" denmiş, O da bu ismi Endülüs'te dünyaya gelen ve "Şeyhül
Ekber" namıyla ün salan manevi evladı İbni Arabi'ye vermiştir.<br>
<br>
Abdülkadir Geylani hazretlerinin insanları gafletten uyaran, kendilerine
gelmesine vesile olan pek çok sözü vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:<br>
<br>
"İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik
yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması,
doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men
edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici
olması, âlim ve cesur olması."<br>
<br>
"Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalp ile itiraf etmek ve dille
söylemektir."<br>
<br>
"Kalp dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin
peşine takılıp gittiği müddetçe, imkanı yok, ahireti sevmiş olamaz."<br>
<br>
"Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve
ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak.
Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak,
ahirete götürüleceksin. Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama. Hz. Muhammed
(S.A.V.); "Hayat, ahiret hayatıdır" buyurdu."<br>
<br>
"Allahü teâlâdan dünya ve ahiretin hayırlarını iste. Sakın; "Ben istiyorum.
Fakat Allahü teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim." deme. Duaya
devam et. Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise, Allahü
teâlâdan istedikten sonra, Allahü teâlâ onu sana gönderir. Eğer istediğin o
rızık ezelde senin için takdir edilmemiş ise, Allahü teâlâ seni o şeye
muhtaç kılmaz ve kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder. Eğer
Allahü teâlâ senin için fakirlik ve hastalık dilemiş ise, sen de Allahü
teâlâya fakirlikten ve hastalıktan kurtulman için yalvarırsın. O zaman
Allahü teâlâ sana razı ve memnun olacağın bir hal verir. Eğer, ezelde borçlu
olmak takdir edilmişse ve sen de borçtan kurtulmak için dua edersen, Allahü
teâlâ alacaklıyı sana kötü muamele etme halinden vaz geçirir. Hatta
borcundan azaltma veya hepsini bağışlama haline çevirir. Eğer dünyada borçlu
halden kurtarmazsa buna karşılık sana bol sevap verir."<br>
<br>
"*YASAK KELİME** etme. *YASAK KELİME** eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur. Ağır
ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet etmeye
yaklaşır. *YASAK KELİME** şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket etmek Allahü
teâlâdandır. Umumiyetle aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır. Kanaat
sahibi ol. Kanaat bitmeyen bir hazinedir."<br>
<br>
"Halinizden şikayette bulunmayın. Sabredin, feryat etmeyin. Doğruluk üzere
devam edin. İsteyin, istemekte bıkkınlık göstermeyin. İçinde bulunduğunuz
istenmeyen hallerden dolayı ümitsizliğe düşmeyin. Daima ümitli olun.
Birbirinize düşman değil, kardeş olun. Birbirinize buğz etmeyin. Allahü
teâlâya, rızası için yapılan sabırlar ve tahammüller, asla karşılıksız
kalmaz. Onun için bir an olsun sabrediniz, mutlaka, senelerce bu sabrın
mükafatını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhur olan, bu
lakabı, bir anlık cesareti neticesinde kazanmıştır. Allahü teâlâ Kur'an-ı
kerimde mealen; "Şüphesiz ki, Allah sabredenlerle beraberdir" buyuruyor
(Bekara suresi: 153)<br>
<br>
"Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat
kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe
hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tövbe kapısı açıkken ve elinizde bu
imkan varken bunu fırsat biliniz. Tövbe ediniz. Dua etmeye imkanınız varken,
dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz."<br>
<br>
"Mümin kimse küçük günahları da büyük görür. Hz. Muhammed (S.A.V.); "Mümin
kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar. Münafık
ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür" buyurdu."</b></font></div>
benim editlediğim kodda bu
Kod:
<body bgcolor="#808080">
<div>
<font><b>Eserleri<br>
-Günyet-üt-Talibin, Fütuh-ul-Gayb, Feth-ur- Rabbani, Füyuzat-ı Rabbaniyye, -Hizb-ül-Besair,
<br>
-Cila-ül-Hatır, El-Mevahib-ur-Rahmaniyye, Yevakit-ül- Hikem, Melfuzat-ı
Geylani, Divanu Gavsi'l A'zam...<br>
</b></font><p><font><b>Hayatı<br>
Abdülkadir Geylani Hz. (1078 - 1166) <br>
İslâm alimlerinin ve velilerinin büyüklerinden Hazreti Abdülkadir Geylani,
1078 yılında İran'ın Geylan şehrinde doğdu. Künyesi, Ebu Muhammed'dir.
Muhyiddin, Gavs-ül-a'zam, Kutb-i Rabbani, Sultan-ul-evliya, Kutb-i a'zam
gibi lâkabları vardır. Babası Ebu Salih bin Musa Cengidost'tur. Hz. Hasanın
oğlu Hasan-ı Müsenna'nın oğlu Abdullah'ın soyundandır. Annesinin ismi Fatıma,
lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir. Bunun için Abdülkadir Geylani, hem
seyyid, hem şerifdir. Abdülkadir Geylani, 1166'da Bağdatta vefat etti.
Türbesi Bağdattadır. Onun için şu ibare meşhur olmuştur: "Veliler Sultanı
Abdülkadir Geylani, aşk ile doğdu, kemal ile ömür sürdü ve kemal-i aşk ile
Rabb'ine vasıl oldu."<br>
<br>
Bir gün Abdülkadir Geylani’ye, "Bu işe başladığınızda, bu yola adım
attığınızda, temeli ne üzerine attınız? Hangi ameli esas aldınız da böyle
yüksek dereceye ulaştınız?" diye sordular.<br>
<br>
Buyurdu ki: "Temeli sıdk ve doğruluk üzerine attım. Asla yalan söylemedim.
Yalanı kağıda bile yazmadım ve hiç yalan düşünmedim. İçim ile dışımı bir
yaptım. Bunun için işlerim hep rast gitti. Çocuk iken maksadım, niyetim,
ilim öğrenmek, onunla amel etmek, öğrendiklerime göre yaşamaktı.
Küçüklüğümde Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim bir öküzün
kuyruğundan tutunup, arkasından gidiyordum. Hayvan dile geldi ve dönüp bana;
"Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın" dedi. Korktum, geri
döndüm. Evimizin damına çıktım. Gözüme, hacılar gözüktü. Arafat'ta vakfeye
durmuşlardı. Anneme gidip; "Beni Allahü teâlânın yolunda bulundur. İzin ver,
Bağdat'a gidip ilim öğreneyim. Salih zatları ve evliyayı bulup ziyaret
edeyim" dedim. Annem sebebini sordu, gördüklerimi anlattım. Ağladı, kalkıp
babamdan miras kalan seksen altının yarısını kardeşime ayırdı. Kalanını bana
verip, altınları elbisemin koltuğunun altına dikti. Gitmeme izin verip, her
ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip, benden söz aldı. "Haydi
Allah selamet versin oğlum. Allahü teâlâ için ayrıldım. Artık kıyamete kadar
bir daha yüzünü göremem" dedi. Küçük bir kafile ile Bağdat'a gitmek üzere
yola çıktım. Hemedan'ı geçince, altmış atlı eşkıya çıka geldi. Kafilemizi
bastılar. Kervanı soydular. İçlerinden biri benim yanıma geldi. "Ey derviş!
Senin de bir şeyin var mı?" diye sordu. "Kırk altınım var" dedim.
"Nerededir?" dedi. "Koltuğumun altında dikili" dedim. Alay ediyorum
zannetti. Beni bırakıp gitti. Bir başkası geldi, o da sordu. Fakat, o da
bırakıp gitti. İkisi birden reislerine gidip, bu durumu söylediler. Reisleri
beni çağırttı. Bir yerde, kafileden aldıkları malları taksim ediyorlardı.
Yanına gittim. "Altının var mı?" dedi. "Kırk altınım var" dedim. Elbisemin
koltuk altını sökmelerini söyledi. Söküp, altınları çıkardılar. "Neden bunu
söyledin?" dediler. "Annem, ne olursa olsun yalan söylemememi tembih etti.
Doğruluktan ayrılmayacağıma söz verdim. Verdiğim sözde durmam lazım" dedim.
Eşkıya reisi, ağlamaya başladı ve; "Bu kadar senedir ben, beni yaratıp,
yetiştiren Rabbime verdiğim sözü bozuyorum" dedi. Bu pişmanlığından sonra
tövbe edip, haydutluğu bıraktığını söyledi. Yanındakiler de, "İnsanları
soymakta, yol kesmede sen bizim reisimiz idin, şimdi tövbe etmekte de
reisimiz ol" dediler. Sonra, hepsi tövbe ettiler. Kafileden aldıkları
malları sahiplerine geri verdiler. İlk defa benim vesilemle tövbe edenler,
bu altmış kişidir."<br>
<br>
Abdülkadir Geylani, Bağdat'a geldi ve buradaki meşhur alimlerden ders almak
suretiyle hadis, fıkıh ve tasavvuf ilimlerinde çok iyi yetişti. İlim
tahsilini tamamlayıp yetiştikten sonra, vaaz ve ders vermeye başladı. Hocası
Ebu Said Mahzumi'nin medresesinde verdiği ders ve vaazlarına gelenler
medreseye sığmaz sokaklara taşardı. Bu sebeple, çevresinde bulunan evler de
ilave edilmek suretiyle medrese genişletildi. Bu iş için Bağdat halkı çok
yardımcı oldu ve zenginler para vererek, fakirler çalışarak YARDIM ettiler.
Derslerine devam edenler arasında pek çok alim yetişti.<br>
<br>
Abdülkadir-i Geylani, bir müddet ders verip, hak ve hakikatı anlattıktan
sonra, ders ve vaaz vermeyi bıraktı. İnzivaya çekilip, yalnızlığı seçti.
Sonra sahralara çıktı. Bağdat'ın Kerh harabelerinde yaşamaya başladı. Bütün
vaktini ibadet, riyazet ve mücahede ile nefsinin arzu ve isteklerini
yapmamak, istemediklerini yapmakla geçirmeye başladı.<br>
<br>
Buyurdu ki: “Irak'ın sahra ve harabelerinde 25 sene insanlardan uzak kaldım.
Benim kimseden, kimsenin benden haberi yoktu. Bazen uzun müddet yemezdim ve
"açım açım" diye içimin feryadını duyardım. Bazen üzerime öyle ağırlıklar
gelirdi ki, bunlar bir dağın üstüne konsa, tahammül edemeyip, paramparça
olurdu. Bu sırada; "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır, şüphesiz
zorlukla beraber kolaylık vardır" mealindeki İnşirah sûresinin beşinci ve
altıncı âyet-i kerimelerini okuduğumda üzerimdeki ağırlıklar dağılıp,
giderdi."<br>
<br>
Devrinin ilim konusunda tek otoritesi olan Abdülkadir Geylani, tasavvuf
bilgilerini herkesin anlayacağı şekilde sundu. Ders ve fetva vermeye yirmi
sekiz yaşında başladı ve bu hal altmış yaşına kadar devam etti. Tasavvuftaki
yoluna onun ismine izafeten "Kadiriyye" adı verildi ve O’ndan ilim ve feyz
alan binlerce öğrencisi çeşitli memleketlere giderek İslamiyeti anlattılar.
Maddi ve manevi ilimlerdeki derinliği ve üzerindeki manevi lütuf ve rahmetle
dinin esaslarını yeniden dirilttiği için kendine "dinin dirilticisi"
anlamında "Muhyiddin" denmiş, O da bu ismi Endülüs'te dünyaya gelen ve "Şeyhül
Ekber" namıyla ün salan manevi evladı İbni Arabi'ye vermiştir.<br>
<br>
Abdülkadir Geylani hazretlerinin insanları gafletten uyaran, kendilerine
gelmesine vesile olan pek çok sözü vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:<br>
<br>
"İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik
yapamaz. Kusurları örtücü ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması,
doğru sözlü ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kötülüklerden men
edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici
olması, âlim ve cesur olması."<br>
<br>
"Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalp ile itiraf etmek ve dille
söylemektir."<br>
<br>
"Kalp dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin
peşine takılıp gittiği müddetçe, imkanı yok, ahireti sevmiş olamaz."<br>
<br>
"Ey zavallı! Sana fayda vermeyen şeyler hakkında konuşmayı bırak. Dünya ve
ahirette sana fayda verecek işlerle uğraş. Boş işlerle uğraşmayı bırak.
Kalbinden dünya düşüncelerini çıkar. Çünkü yakında dünyadan alınacak,
ahirete götürüleceksin. Dünyada rahat ve hoş bir hayat arama. Hz. Muhammed
(S.A.V.); "Hayat, ahiret hayatıdır" buyurdu."<br>
<br>
"Allahü teâlâdan dünya ve ahiretin hayırlarını iste. Sakın; "Ben istiyorum.
Fakat Allahü teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim." deme. Duaya
devam et. Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise, Allahü
teâlâdan istedikten sonra, Allahü teâlâ onu sana gönderir. Eğer istediğin o
rızık ezelde senin için takdir edilmemiş ise, Allahü teâlâ seni o şeye
muhtaç kılmaz ve kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder. Eğer
Allahü teâlâ senin için fakirlik ve hastalık dilemiş ise, sen de Allahü
teâlâya fakirlikten ve hastalıktan kurtulman için yalvarırsın. O zaman
Allahü teâlâ sana razı ve memnun olacağın bir hal verir. Eğer, ezelde borçlu
olmak takdir edilmişse ve sen de borçtan kurtulmak için dua edersen, Allahü
teâlâ alacaklıyı sana kötü muamele etme halinden vaz geçirir. Hatta
borcundan azaltma veya hepsini bağışlama haline çevirir. Eğer dünyada borçlu
halden kurtarmazsa buna karşılık sana bol sevap verir."<br>
<br>
"*YASAK KELİME** etme. *YASAK KELİME** eden, ya hata yapar veya hatalı duruma yakın olur. Ağır
ve temkinli hareket eden, o işte ya isabet kaydeder veya isabet etmeye
yaklaşır. *YASAK KELİME** şeytandandır. Ağır ve temkinli hareket etmek Allahü
teâlâdandır. Umumiyetle aceleye sebep, dünyalık toplama hırsıdır. Kanaat
sahibi ol. Kanaat bitmeyen bir hazinedir."<br>
<br>
"Halinizden şikayette bulunmayın. Sabredin, feryat etmeyin. Doğruluk üzere
devam edin. İsteyin, istemekte bıkkınlık göstermeyin. İçinde bulunduğunuz
istenmeyen hallerden dolayı ümitsizliğe düşmeyin. Daima ümitli olun.
Birbirinize düşman değil, kardeş olun. Birbirinize buğz etmeyin. Allahü
teâlâya, rızası için yapılan sabırlar ve tahammüller, asla karşılıksız
kalmaz. Onun için bir an olsun sabrediniz, mutlaka, senelerce bu sabrın
mükafatını görürsünüz. Ömrü boyunca kahraman lakabıyla meşhur olan, bu
lakabı, bir anlık cesareti neticesinde kazanmıştır. Allahü teâlâ Kur'an-ı
kerimde mealen; "Şüphesiz ki, Allah sabredenlerle beraberdir" buyuruyor
(Bekara suresi: 153)<br>
<br>
"Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat
kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe
hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tövbe kapısı açıkken ve elinizde bu
imkan varken bunu fırsat biliniz. Tövbe ediniz. Dua etmeye imkanınız varken,
dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz."<br>
<br>
"Mümin kimse küçük günahları da büyük görür. Hz. Muhammed (S.A.V.); "Mümin
kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar. Münafık
ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür" buyurdu."</b></font></div>
şimdi iki koduda karşılaştır benim vermiş olduğum kodda hiç boşluk yok seninkinde var
Bana bu hatanın nedenini söyleyebiirmisiniz acaba çünkü her ne yaptımsa olmuyor bi satırda olsa 1000 satırda olsa modül olarak çevirip sitye attıpımda bu hata varda
Kod:
Warning: include_once(modules/deneme/language/lang-turkish.php) [function.include-once]: failed to open stream: No such file or directory in C:\Inetpub\vhosts\xxxxxx.com\httpdocs\mainfile.php on line 330
Warning: include_once() [function.include]: Failed opening 'modules/deneme/language/lang-turkish.php' for inclusion (include_path='.;./includes;./pear') in C:\Inetpub\vhosts\xxxxx.com\httpdocs\mainfile.php on line 330
frontpage ile sayfanı yap modüğl olarak oluştur modules klasöründe klaösr olurştur adını ver oluşrduğun modülü index.php olarak içine at sonra language diye bir klasör oluştur onun içinede boş bir lang-turkish.php dosyası at çalışır
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız